31 Mart 2009 Salı

Yalnız kurt

Bir mim konusunu yazmak üzere yine klavyenin başındayım =))Beni mimleyen çok değerli hemşom a mim için teşekkürlerimi sunuyorum ve mim konusunu yazmaya başlıyorum..

1.mim konumuz kendimizi benzetebileceğimiz,hayat duruşumuzu yansıtan bir hayvan..
Yaşayan bir çok canlı içinde köpek beni daha çok yansıtıyor..Sadık,güvenilir,sahibini ( sevdiğini ) seven,kollayan..ve de sevilen..
“Havlayan köpek ısırmaz” .. bu da bana uyuyor..Birisine karşı bi tavrım , sorulacak bi hesabım varsa bunu belli etmem.. sessizce yaparım =))


2.mim konumuz ise kendimize uygun Kızılderili ismi bulmak .. Kızılderili filmlerini hiç seyretmediğim için ne tür isimler kullanırlar bilmem..Yaptığım araştırmada bana uygun ismi buldum..Hayatımın büyük bir kısmında yalnız hareket ettiğim için kendime Yalnız Kurt adını daha yakışır buldum =))

30 Mart 2009 Pazartesi

Auta Çıkan Topu İçeri Almak ...

Yaşamım boyunca pek fazla alanda meziyete sahip olduğum söylenemez..Akıl mantık olarak bakıldığında çok iyiyim ama el becerim hiç yoktur..El becerisi olarak yapabildiğim en iyi şey kalecilik yapmak ve bu konuda parmakla gösterilebilecek kadar iyiyimdir.. =)

Velakin her kaleci gibi kötü oynadığımız zamanları da oluyo kalecilerin,çok pis diye tabir edilen hatalı yenilen goller..Bunlardan biri hatta bir kaçı bir kaç sene sınıflar arası turnuvada olmuştu..

Bizim sınıfın turnuvada bir hafta sonu maçı vardı ve en güvenilen isim bendim..Kale sağlam olduktan sonra mücadele de üst seviyede olursa oynanacak maçın kazanılma şansı artıyordu..

Maça bir saat kala falan evden çıktım maça gitmek için..Maçın oynanacağı saha ile ev arasındaki mesafe biraz fazla olduğundan vasıta ile gitmeye karar vermiştim ama uzun bir süre vasıta gelmeyince ve süre daralmaya başlayınca mecbur topuklamaya başladık..Maça yetişmek için koşar adımlar attığımdan ve hem havanın hafif yağmurlu oluşu hem de erken nefesten kesilme problemi yaşamam nedeniyle baya bi yorulmuştum..5 dk falan kalmıştı maçın başlamasına sahaya yetiştiğimde..Üst değişme falan derken sahaya girdim ama ayakta duramıyorum yorgunluktan,nefessizim bi de..Kalk ısın diyorlar,ayakta duramıyorum yatmışım kalenin içine =)

Maça rakip başladı,3 pas yapıp orta sahaya yakın bir yerden kaleye şut çektiler..Ben sadece nereye gidiyor diye topa bakıyorum..Ben bakadurayım,top içeri girdi gol oldu ve 1-0 yenik duruma düştük daha kafadan..Her halde maça 1-0 yenik başlamak böyle bişiy =))

Bir kaç dk içerisinde beraberlik golünü attı bizimkiler..Oyun yeniden başladıktan sonra yine orta sahalarda falan oynanıyo mücadele..O sırada koruduğum kaleye doğru orta sahadan bir şut geldi..Topun hızı hem çok yavaş hem de top auta doğru gidiyo..

Top auta çıkacak sonra topu dikecen aut atışı yapmak için sonra topa vuracan falan..Zaten hiç halim yok..Uğraşamam bunlarla düşüncesi ile topa hamle yaptım auta çıkmasın diye ve sol direğe doğru hareketlendim .. sol direkten bi 20-30cm falan daha sola gittim yane kale tamamen sağ tarafta kaldı ve topa hamle yaptım..Ama ne hamle..Top gelsin sol elime çarpıp ordan sol omuz ordan kafamın arka tarafından sağ omuz ve ordan yöneldiği yer de kale .. ne kadar çabalasam da topu ancak çizgiyi geçtikten sonra dışarı çıkarabildim =)))

Ve yeniden yenik duruma düştük..

Oyun yeniden başladıktan sonra yine orta sahalarda mücadele oluyo..Koruduğum kaleye topun geldiği yok,zaten gelen iki top da gol oldu =))

Orta sahadan sert bir şut daha geldi koruduğum kaleye..Top bu sefer havadan geliyo,üstten dışarı çıkacak diye topa hamle yapmıyorum..Topu seyrediyorum auta çıkacak diye..Top gitti direğe çarptı ve ordan gelip yüzümde patladı..Sadece patlasa iyiydi bi de içeri girip gol olmaz mı =)))

Kaleme gelen 3 şut 3 üde orta sahadan ve gol olma şekilleri..Hatırladıkça kopuyorumm =))

Maçı 5-1 kaybettik..Maçtan sonra bi tek ben konuşuluyodum..Özellikle yediğim 2.gol..

Auta çıkan topu içeri alan kaleci ...

Yıllar geçti üzerinden ama arkadaş ortamında konusu açıldı mı hep bu söylenir .. Ne kadar sizi kurtardığım maçları da konuşun dediysem de nafile .. Hep yediğim bu gol konuşuldu =)))

İsim neydi abi?

Beni mimleyen hayal meyal in konusuna giriş yapıoruz; Takma isimleriniz..

Çocukluğumdan beri aile ortamında olsun arkadaş ortamında olsun genelde hep değişik isimlerle birbirimize hitap ederdik.. Şimdilerde ise isim takılandan ziyade isim takan modundayım =)


Ablamla ömrümüz hep kavga modunda geçtiğinden devamlı birbirimize değişik isimlerle hitap ederdik..Mesela o bana hep dişlerimin o zamanlar bozuk olmasından dolayı Dişlek derdi..E ben de hem bozulma açısından hem de lafın altında kalmayan yapısı açısından Mayın Tarlası adını verdim ona..ehehe..


Abim bana küçüklüğümden beri hep Badico der..Hoşuma gidiyor tabe bana böyle hitap etmesi ama bazen de sanki köpeğe çağırılan bişiymiş gibi algıladığım için kızıyorum.. yok ya bilirim ben abim sever beni..Nasıl kızayım ona =))

Bi de üniw.de çok yakın arkadaşım Bacanak derdi ki hala birbirimize öyle hitap ediyoruz =))


Okuduğum dönemlerde sınıf başkanını hiçbir zaman ismiyle çağırmadım,hep Başkan derdim seslenirken..


Üniw.e başladıktan sonra çevremde arkadaş olarak pek fazla kimse kalmadığından ders dışında tek dostum pc m ve pc aracılığıyla tanıştığım insanlar oldu..

Net ortamında tanıştığım kişilerle eğer kaynaşıyorsam ve de devamlı sohbet ettiğim insanlardan oluyosa belli bir süre isim yerine sevgi ve arkadaşlığımızı ifade eden kelimelerle birbirimize hitap etmeye başladık.. Cicim,Biricik,Kardiişiim,Baboo,Usta,Babacan,Başkanım.. gibi..

Bizim memlekette Toprağım kelimesi çok kullanılır ama benim pek kullandığım bir kelime olmadı..Sadece çok değer verdiğim ve memleketlim olan Büşra ya Hemşo diye hitap ediyorum =))

Bi de çok çok sevdiğim biri var ki..Genlerimizin işleyişinin aynı olması açısından İkiz..Eski Efes koçu Oktay Mahmuti ye olan hayranlığımızdan dolayı Amca.. birbirimize böyle çağırıyoruz her konuştuğumuzda..


Bi de kendime slogan arıyodum,beni ifade etsin diye..Onu da sonunda buldum sanırım..Hayatımda idol olarak alabileceğim belki de tek insan olan Jose Mourinho ve fanatizm dendiğinde Trabzonspor dışında yenildiği vakit çok sinir olduğum basketbol takımım Efes Pilsen’in baş harflerinden oluşan JMEP ..

24 Mart 2009 Salı

Hafta Sonu Maç Keyfi Denen Şey Budur..

Cuma günü ne zaman gelse bi sevinç kaplar içimi.Kadın programları,yarışmalar,diziler..Artık hiç izlemek istemediğim programlarla dolu televizyonu izlemek Cuma günü gelince iştah veriyor.Çünkü lig maçları vardı ve onları izlemek bir haftanın en güzel şeylerinden biri..

Cuma günü Bursa-F.Bahçe maçı ile başladı heyecan.Maçın sonundaki Bursa nın penaltısında yine babamla birbirimize girecektik =) Babama kalsa zaten her pozisyon penaltı ceza sahasında..Bana göre ise pozisyonun uzaktan yakından alakası yoktu penaltıyla..Ama baktım babam ısrarcı,hiç sesimi çıkarmadım..Penaltıysa penaltı =)

Cumartesi günü Trabzon'un maçı vardı..E bu maç babamla izlenemezdi herhalde,sinir ediyo beni maç izlerken..Abim de gel biz de izleyelim deyince cihazı kaptığım gibi yol aldım..Abimin eve cihazı kurduk,arkadaşlar kuzenler derken baya kalabalık oldu ev..

Maçın sonunda yenildik belki ama ben hayatımda böylesine keyfli bir maç izlediğimi hatırlamam..Her kafadan bir ses,her kafadan bir espri..E zaten malum,Trabzon halkı futbolu çok iyi bilir,herkes teknik direktör..Herkesin de bir görüşü olacak..

Mesela Trabzon un yediği ilk gol..Ersun Hocanın maç sonu demecinde dediği gibi bizim oyuncular olmayan bir pozisyonda rakibe gol hediye etti.Ama sen gel bi de maçı izleyen tayfaya sor..

Kimine göre Hüseyin,kimine göre Egemen,kimine göre Song,kimine göre kaleci suçlu..Ortak bir nokta yok,ortak olan tek görüş yediğimiz gol =))

Umut'un aşırtma bi vuruşu vardı,gol olmayan..Maçı izleyen ve o an bizi koparan bi diyalog gerçekleşti..

Erdem : Ha top gol olmadı mı???
Barış : Gol oldu da hakem vermedi .. ( Bizim koptuğumuz an olmuştu )

Dakikalar ilerledikçe Hüseyin hünerlerini(!) göstermeye başlayınca abim Hüseyin için klasik haline gelmiş tabirleri kullanmaya başladığında yanında oturan tanımadığım çocuk Hüseyin in bu takımın en iyisi olduğunu,takım için elinden geleni yapmaya çalıştığını falan sölüyodu..5 dk sonrasında Hüseyin yine bilindik oyununu sergileyince şu diyalog kopardı ..

Abim : Ya sen şimdi diyosun ki Hüseyin e böyle böyle deme..Nası demeyeyim ??
Tanımadığım çocuk : Bünyamin sus,zaten Hüseyin'e sövmemek için zor tutuyorum kendimi .. (ehehe)

Maç bitene kadar böyle rahat maç izlediğimi bilmem..Hani yenildik o ayrı ama evde her kafadan bir ses,birbirine futbolculara laf sokanlar falan..

Bir bomba da maç sonunda maçı yorumlayan Serdar Bali den geldi..

Umut'un aşırtma vuruşu hakkında spikerle şu dialog geçti aralarında..

Spiker : Sayın Bali,Umut bu aşırtmada biraz dikkatli olsa gol olmaması içten bile değildi öyle değil mi ??
Serdar Bali : Zaten Umut o aşırtmada biraz dikkatli olsa şimdi Manchester United de oynuyodu..( bizi yerden biri kaldırsaydı ya o an .. ehehe )

O akşam Sivas-Beşiktaş maçında dayımın ordaydık..Maçın hakeminin öyle dengesiz kararları vardı ki,dayım çileden çıkmıştı..Mesela bir pozisyon olmuştu,Sivaslı futbolcu ile Beşiktaşlı Futbolcu arasında bir ikili mücadele oldu,top sivaslılarda kaldı.hakem de avantaj dedi oynattı pozisyonu.Top taca çıkınca gitti o ikili mücadele yüzünden Sivaslı topçuya sarı kart gösterdi..

E tabe dayımın gözünden kaçmadı..Faul düdüğü çalmıyosun,ikili mücadeleden Sivaslıya sarı veriyosun..Hadi avantaja bıraktım,avantaj bitince gösterdim dese..Top Sivas da idi avantaj gösterdiğinde..Trajikomik türk hakemi..aynı hakem 2.yarıda Sivas Beşiktaş ı 2 ye 1 yakaladığında pozisyonu durdurmuş ve orta sahadan sivas lehine serbest vuruş vermişti..Tabe dayımın şartelleri de orda attı..Bıraksana avantaja be adam =))

Ve G.Saray-Eskişehir maçından bir görüntü..Eskişehir oyuncusu Nadarevic mi ne..Gördüğü ilk sarı kart..Adam net topa müdahale ediyor topu taca atıyor..Hakemin kararı faul ve sarı kart..Biz de bi şaşkınlık..

ben : dayı hakem şimdi şu harekete faul mu çaldı ??
dayım : faul çalsa iyi sarı bile verdi ..

ilahi türk hakemi..sana sövdük sövdük..şimdi sövemiyoruz gülüyoruz =))

pazartesi günü ts geyiği de kuzenden..

saç baş yolduran gökhan-umut..Takımın en iyisi Colman..

Bunu taşlama şeklinde çok güzel yorumladı..

" umut manchester'a,gökhan real madrid'e..colman da ç.rize ye.."

i

20 Mart 2009 Cuma

Fotoğraf üzerine..

Sevgili kerim in mimlediği fotoğraf ve fotoğrafla ilgili mim konusunu ele almaya çalışacağım..




Bir karadenizli olarak alışmışım denizle ve yeşilliklerle iç içe yaşamaya.Ne zaman Trabzon dışına çıksam bi huzursuzluk çöküveriyo bünyeme.Hele de büyük şehirlere gittiğim zamanlar.Denizin olmadığı yerde yapamıyorum,gözüm muhakkak denizi görmeli.Ama deniz kadar önemli bir diğer unsur ise yeşilliklerle kaplı alanlar.Karadeniz kesimi bu bakımdan oldukça zenginlik gösteriyordu.Yağmurun bol olduğu bölgede hangi ile gitseniz muhakkak huzuru bulurdunuz.Ama gün geçtikçe büyüme çalışmalarına hız veren yöremiz önce denizleri yok etmeye,daha sonra da zengin olan yeşillik arazinin zenginliğini elinden almaya kararlı.Oturduğumuz eski mahalleye her gidişimde artık güzellik adına hiçbir şey görmüyordum.Her taraf beton yığını haline gelmişti.Nerde boş bir arsa varsa oraya bir inşaatı dikmişler,ya ev yapmışlar yada başka bir şey.Göze güzel gelen hiçbir şey yoktu artık.Boğuluyordum adeta.Rahat nefes alabilmek için çareyi köylere gitmekte buluyorduk.Köyler de yazın güzel oluyor genellikle,temiz hava,gözünün alabildiğine yeşillik manzarası.Gerçi köyden deniz pek görünmez bizim orda ama gördüğün yeşillik manzarası yetiyordu insana.Bunun dışında değişik güzel mekanlara da gidebilirsin,mesela Uzungöl’e..O suyun şırıltısı,yeşillikler,alabalıklar…Biz ise genellikle rotamızı Boztepe ye çeviriyoruz rahat nefes alabilmek için.Hoş Boztepe ye çıktığında Trabzon u tepeden görmek güzel ama göze hitap eden bi tek deniz var görebildiğin kadarı ile..Rize ise Trabzon a nispeten daha az şehirleşme faaliyeti gösterdiğinden yeşillik alanı oldukça fazladır.Yol boyunca çaylıklar,tarlalar..meyve ağaçları oldukça fazladır..Gerçi Rize de yavaş yavaş betonları boş arazilere dikmeye,hatta her diktiği inşaatı bir 15-20 katlı olacak şekilde yapmaya başladı ki sormayın.ama dediğim gibi şehirleşme yavaş işlediğinden hala daha güzelliğini koruyor Rize..Nereye baksanız muhakkak bir yeşillik görürsünüz.Bu resim de Rize nin merkezinde Ziraat denilen yerden bir görüntüsüdür.Bir bakıma Trabzon un Boztepe si..Rize yi alabildiğine göremezsin gerçi ama nereye baksanız muhakkak gözünüze yeşillik çarpar.Oraya giden insanlar da bir bakıma çevrelerinde göremediği güzelliği görmek adına gidiyordur oralara..Umarım şehirleşme ve büyüme denen şeyi gerçekleştirirken göze hitap eden güzellikleri sadece maziden bir anı olarak hatırlayacağımız fotoğraflarda sınırlı bırakmayız.

19 Mart 2009 Perşembe

Resmi olmayan çocuk..

Bugünlerde kiminle nette konuşsam niçin resmimin avatara konulmadığı sorgulanıyor.Herkes aynı soruyu sorunca insan hepsine aynı cevabı vermekten de sıkılıyor,ben de bu soruya sadece gülümsememle cevap veriyorum.
Resim çekilmek hiç bir zaman çok sevdiğim şeylerden biri olmamıştır nedense.Elimde makine olmasını severim ama başkalarının fotoğrafını çekmek için severim,o fotoğrafta bulunmak için değil..
Elbet benim de çekilmiş olduğum fotoğraflar var ama çekildiğim fotoğrafları sadece aile ortamında gösterebiliyorum.Bir sevdiğim arkadaşım gelse çekilmiş olduğum fotoğrafı asla göremez..
Kendimi her zaman çocukluğumdaki o tatlı halimle hatırlamak istiyorum..O zamanlar herkesin gözdesiydim,hatırlıyorum herkes benle ayrı ilgileniyordu.Ama ne zamanki yaş ilerledi..Yaş ilerledikçe insanlardan çekinmeye başladım..
İnsanlardan çekinmemde en büyük pay hastalığıma ve hastalığımın aksettiği yüzüme aitti,yüzümün her tarafını saran yaralara..Başlarda gelip geçici bir şey sanıyordum,üstüne düşmüyordum.Ama ne zamanki yaralar daha çok yüzümü sarmaya ve bakışlar birden bire değişmeye başladı..İşte o zaman kendi kabuğuma sığınmaktan başka bir yol bulamadım kendimde..
Okul-ev arası yol yürüyüşleri,okulda ders anında geçirdiğim süre,herhangi bir topluluğa çıktığım zamanki durumlar..Yaşamak istemeyip de yaşamak zorunda kaldığım bakışlar..Gözümün içine bakıp gülenler,ardımda konuşanlar..
Yüzümün bu halde olmasının bir sebebi vardı ama bu bakışları hakedecek bir sonuç mu çıkacaktı karşıma..Tedavisi için başvurduğumda çok iyi bir ilaç fayda eder dediler ama o ilaç da hastalığımın tetikçisi çıkınca ve kullandığımda beni ölüme kadar götürebileceği söylendiğinde yapabilecek olduğum tek şey kalıyordu,her şeyi zamana bırakmak..
Zaman beni bugüne getirdi,artık ne bir yara var yüzümde ne de hastalığım eskisi kadar peşimde değil..Peşimde olan tek şeyse yaralı yüzle geçirdiğim günler ve kalan izleri..
O günün izlerini atamıyorum zihnimden..O yüzden, o günden beri fotoğraf denen şeyin içinde kendime yer ayırmıyorum.Var olan resimlerimi de hiç bir ortamda paylaşmıyorum..Bundan sonra da sanırım değişen bişiy olmayacak..

17 Mart 2009 Salı

Evimde Bir Derbi Maçı..

Aslında kendi evimiz değil,dayımın evi..Babamla izlenecek bir trabzonspor maçı daha hayal edemiyorum çünkü,maç oynandıkça birbirimize giriyoruz ..Sorsan trabzonsporlu ama öyle bir konuşuyor ki maç anında,rakip takım taraftarı onun gibi konuşmuyordur.Kendimi relax da tutamıyorum onun yanında..Gol sevincine bile karışıyor..

Ben de digitürk cihazını kaptığım gibi doğru Trabzon'a,dayımın oraya gittim.Aslında bu maçta stadda yerimi almam lazımdı ama stad sezon başında kombine ile bittiğinden ve annemle alırsın almazsın tartışması sürerken satışlar bitti,alamadık.Abim maçı stadda izlediğinden ben de dayımın evine götürdüm cihazı maça bakmak için..

Maç başlayana kadar nette takılayım dedim ama cimbomlulara yakalandım..Yok efendim alemin takımlarıymış,çok büyüklermiş,bu maçı yedekleriyle bile kazanacak güçleri varmış falan da filan..Ama bilmezler ki maç oynanmadan kazanılmaz..İşleri güçleri sinir bozmak ama boşaydı çabaları..Ben o an maç sonu canım hemşomla galibiyeti konuşacağımızın hayalini kuruyodum =)

Maç başladığında kurulduk tv başına..Evde herkes;dayım,yengem,Hilal Ablam,Ali Kemal ve Oğuz..Herkes maçtan galip ayrılacağız görüşündeydik.Bu da belki ilkti çünkü ne zaman böyle bir maç olsa hep yenileceğiz denilirdi..

Alanzinho nun golünde bi zıplamamız vardı ki sanki başımız tavana vuracaktı..G.Saray'ın attığı gol öncesi hakemin takımımıza yapılan faulü es eçmesi karşısında rahatça hakeme tepkimi gösterdim,çünkü babam yoktu .. Dayımla maç izlemek bu yüzden iyi sarıyordu,aynı kafadaydık çünkü..

İkinci yarıdan itibaren Hilal Ablam öyle motive ediyordu ki bizi maça..Kazanacağız diyordu başka bişiy demiyordu..Ben de böyle şeyler duymak istiyordum maç izlerken,karamsar bir taraftarla ( mesela babamla ) maç izlemek sarmıyor..

Maçtan çıkan Baros'un başına taş falan atılmış..Az bile atılmış..Ah eski deliliğim olacaktı benim,önümde ağlar varmış..O sahaya inip onu yığmıştım oraya..Bizden gelen tepki sadece Baros'a güzelce sövmek oldu..çünkü dayımın da dediği gibi evden doğru yapacak bir şey yoktu başka..

Colman ın attığı gole kadar olan inancımız , golden sonra daha bi üst seviyeye çıktı ama maçın sonunda eşitlik bozulmadı..Galip gelemedik ama en azından rahat bir maç seyrettim,relax bir şekilde taraftarken nasıl oluyorsam o hale büründüm..

Her maçta böle bir ortam lazım bana..Cihazı kaptığım gibi her maçta firar etmem lazım evden..

Üzüldüğüm tek nokta maç sonu hemşomla galibiyet kritiği yapamadık =) başka sefere inşallah ..

Staddaki taraftarlar da umarım 61.dakika şovu dedikleri şeyin takıma bu maçta yaptığı zararın farkına varmıştır ...

13 Mart 2009 Cuma

maziden döküntüler !!

Orta okula başladığım yıllardı.Bizim sınıfın bulunduğu koridorda dolanıyordu devamlı.Nöbetçi olduğu günleri anlıyordum ama her gün niye dolanıyordu?Yoksa bana mı öyle geliyordu?Gözleri de sanki hep beni kolluyor,gözetliyordu.Hiç sevmiyordum bu adamı..
6.sınıfın ikinci dönemi başladığında bizim sınıfa girerken gördüm.Bizim matematikçi değişmiş,yeni matematikçimiz olmuş kendisi.Başta niye değişti sordum kendime,diğer hocanın bütün sınavlarından 5 alan bir tek bendim çünkü.Belki bu gelen daha iyi bir hocaydı,bilmiyordum.Ama bende ona ait beliren ilk dönemdeki profil aklıma geldikçe seveceğimi tahmin etmiyodum.
Ama yanılmışım.
Dersi işlemeye başladıkça görüşlerimde bir takım değişiklikler olmaya başladı,bunu fark ettim.Artık dersi çok daha severek dinliyor,her soruyu çözmek için parmak kaldırıyordum.Sınavlarım zaten 5 ti ama artık 100 alarak 5 geliyordu..Artık kendisini oldukça sevmeye başlamıştım.
7.sınıfa geçtiğimizde bütün sınıf olarak tek bir isteğimiz vardı.Matematik dersine yine bu hocanın girmesi..Allah bize istediğimizi fazlasıyla verdi,kendisi sadece dersimize girmekle kalmamış,aynı zamanda sınıf öğretmenimiz olmuştu.Çok sevinmiştim..
Herkes dersi öyle pür dikkat dinliyordu ki..Hani matematiği doğuştan sevmeyenleri çıkar,onun anlatımından dersi sevmeyecek bir öğrenci ben tanımıyorum.Dersi neşeli hale getirirdi,öğrencilere takılırdı şakasına,hepimizi değişik isimlerle çağırırdı,fıkralar hikayeler anlatırdı..Ders çok neşeli geçerdi.
Öğrencilerle sınav anındaki dialoguda çok hoşumuza giderdi.Mesela kağıdı teslim eden öğrencinin kağıdına bakr,yanlış yaptığı bir soru gözüne çarparsa o yanlışı düzeltmesi için kağıdı tekrar geri verirdi. " adını yazmadın " " numaranı yanlış yazdın " gibi kurduğu cümleler ise aramızda bir parola olmuştu adeta..
8.sınıfa geçtiğimizde yine bizim derse giriyordu ama sınıf hocamız değildi artık..Üzülmüştüm..Kendisi ile çok iyi anlaşıyorduk..Kim bilir , belki de artık sadece derslere giren bir hoca olarak arada oluşan mesafede sınıfın diğer öğrencileri biraz soğumuş,arkasından konuşur olmuştu.Ama ben aynı ciddiyetle dersi dinliyor,aynı ciddiyetle hocamı sevmeye devam ediyodum..
Sınavlarım ne benim açımdan ne onun açısından bi sıkıntı teşkil etmiyordu.Çünkü hem o hem de ben biliyorduk sınavdan 5 alacağımı.Ve çoğunun da notu 100 olacak şekilde.
Gözüm hep onu görmek istiyordu derslerde..Bana matematiği sevdiren,adeta matematiğe beni aşık eden adamı görmek istiyordum..
Ben onu hayatımın 1 numaralı adamı yapmıştım..
Hayatımda önemli bir yeri daha vardır : Öğrencilik hayatım boyunca yediğim son sopayı da o atmıştı bana 7.sınıfta =))
Belki bu iyi bişi olmuyo öğrenci açısından ama bugün geriye dönüp bakınca.." vay bee..son sopayı da ülfet hoca dan yemiştim " diye gurur yapabiliyorum =)
Kendisini ne ortaokuldan sonra ne de hayatımın hiç bir anında hiç unutmadım..Ben matematiği onunla sevdim,onunla matematiğe aşık oldum.
Ülfet hocamı görmeyeli yıllar oldu..Ve bugün kendisini ne kadar çok özlediğimin farkına vardım..
Umarım bir gün yine görürüm onu dünya gözüyle..

Tek dileğim bu..

11 Mart 2009 Çarşamba

Gülmeyi Senden Öğrendim..

Hayat sanki hiç oyun oynamamıştı ona karşı.Acı denen şey yanına bile yaklaşmamıştı belki de.Hayatının her saniyesinde gülümsemek,gülümseyebilmek başka neyle açıklanabilirdi ki?
Sadece gülüyor muydu?Hayır!Aynı zamanda bu gülümsemesini yakınındaki herkese aksettirebiliyordu.Onun sohbetine nail olan insanların yüzünün o an gülümsemediğine ben inanmıyorum açıkçası..
Fotoğraflarının her karesinde bile gülümsemeyi başarmış bir insan.Öyle poz gereği " ya gülümse hadi poz çekiyoruz " cinsinden değil.Samimi ve içten.O gülümseme fotoğrafa bile öyle bir aksediyor ki,fotoğraf olduğundan daha güzel görünüyor insanın gözüne..
Hayatın oynadığı oyunlardan nasibini almış da olsa hayata en ağır darbeyi gülümsemesi ile vurmuş ve yıkılmadığını,daha sağlam bir şekilde ayakta durduğunu gösteren insan..benim değerli hemşom =)
Onu tanıdığım zamana kadar gülümsemek benim için bir nedene bağlı olarak gerçekleşebilen bir şeydi.Ya bir maç esnasında alınan galibiyete yada herhangi bir filmin herhangi bir komik sahnesinde..yada herhangi bir fıkrada..bir nedene bağlıydı gülümsemem..
Ama hemşomu tanıdığım günden beri gülmem için bir nedene ihtiyaç duymuyorum.Onun varlığı yetiyor hayatta gülümsemem için.Yüzüm asık dursa da o geldiğinde çehrem değişiveriyor,güler yüzlü bir hal alıyor.Konuşmalarımızda hiç üzgün ifadesi kullanmamışızdır mesela..Kullandıysak da istisnadan ibaret kalmıştır..
Öyle içten öyle sıcak bir kalbi var ki..Bilmiyorum,belki de memleketlisi olduğum için bana daha bir sıcak ve içten.Ama o pırıl pırıl kalbi eminim ki herkes için aynı güzellikte varlığını devam ettiriyordur..
Bizim kanımız aynı derece atıyordur hayatın zorluklarına karşı.Birbirimizi en iyi biz anlarız..Çünkü biz aynı memleketten olmanın ötesindeyiz..Her ilden iki hemşeri bir araya gelse eminim ki kimse bizim birbirimizi anladığımız kadar birbirini anlayamaz..Çünkü bizim memleketimiz yapısı itibari ile özel =)
Hayatta karşılaştığı bir zorluk,bir sıkıntı hiç mi olmadı?Nasıl olmasın ki..Hayatta sıkıntısı olmayan insan mı var?Dünyanın en zengin insanları bile o zenginliği korumanın sıkıntısında değiller mi ?
Ama ben kimsenin bu kadar pozitif gülümsemeyle etrafına baktığını sanmıyorum..Hem gülümseyip hem de karşısındakinin gülümsemesini sağlamak herkesin harcı değil..
Bu yüzden çok değerli olan hemşomun yeri bir kat daha değerli olmaktadır ben de..
Dilerim ki kalan ömründe de hep gülsün ..
Çünkü gülmeyi en çok o hakediyor..